MALLI DERE KÖYÜ
Çanakkale ili, Çan ilçesine bağlı, beş kilometre uzaklıkta küçük bir Anadolu köyüdür.Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır.Çanakkale Seramik Fabrikası ve Kömür Ocakları da işçi çalıştırmakla köy ekonomisine önemli katkılarda bulunmaktadır.Son bir kaç yıl önceye kadar köyümüz dışarıya geçici mevsimlik işçi göndermekte idi.Pirinç biçmek ve zeytin toplamak için.
Mallı Dere Köyü ismini, dört tane derenin birleştiği yerde kurulmuş olması ve malcılığın (hayvancılık) yoğun olmasından almıştır.
Köyümüzün tarihi 1877-78 (93 Harbi) Osmanlı-Rus Savaşı’na dayanmaktadır.Bu savaş sırasında Balkanlar’daki toprakların kaybedilmesi üzerine Bulgaristan’ın Razgrad ve Tırnova civarındaki Türk gruplarından bir kısmı köyün şu an bulunduğu yere yerleşerek ilk yerleşim birimini oluşturmuşlardır.Bu savaş sırasında Çanakkale bölgesindeki yerleşim yerlerinin büyük kısmının temeli atılmıştır.İlk göçmenler geldiği zaman köyün civarı tamamen ormanlık bir haldedir.Balkanlar’dan gelen göçmenler yeni yerleşim yerleri açmak için burada bilinçli olarak yangın çıkarıp ormandan yer açmaya başlamışlardır.Yaşlıların anlattığına göre ormandan bir ağacı kesip almak mümkün değil.Etrafındaki ağaçların da kesilmesi lazım.Şu an köyümüz ormanlık alan bakımından büyük sıkıntı içindedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında köyümüzde bir ilkokul bulunmaktadır Fakat Eğitmenler tarafından sadece üçüncü sınıfa kadar eğitim verilmektedir.Devam etmek isteyenler Çan’a ilçe merkezine gitmek zorunda kalmışlardır.Okur-yazar oranı yeterli seviyededir.Ulaşım imkanlarının artması ile Ortaokul ve liseye giden öğrenci sayısında önemli bir artış olmuştur.Taşımalı eğitimin başlaması ile köydeki İlkokul kapanmış ve öğrenciler çan ilçe merkezinde ilköğretimlerine devam etmektedirler.Açılışından sonra ilk öğrencisi olduğumuz okulumuz bakımsızlıktan her geçen gün yıkılmaya daha da yakındır.
Türkiye’de bütün kırsal bölgelerde olduğu gibi son yıllarda köyümüzden dışarıya önemli bir göç başlamıştır.Gençlerin büyük kısmı iş imkanlarının kısıtlı olmasından dolayı birer birer köyü terk etmektedirler.Son yıllarda köyün sakinleri daha çok yaşlılardır.
Son yıllarda yapılan çalışmalar ile köyümüzün su sorunu çözümlenmiş durumdadır.Uzak köylere giden yollar üzerinde bulunduğu için herhangi bir ulaşım sorunu yoktur ve ilçe ile etkileşim daha kolaydır.
Köyümüzde, özellikle bayramlarda gençlerin çok rağbet ettikleri Salıncak Meşe’nin ayrı bir yeri vardır.Bu meşe ağacının da başına gelmeyen kalmamıştır.Yaşını bazıları 100, bazıları 150 yıl olarak tahmin ederler.Rivayete göre Milli mücadele yıllarında çeteler hazineleri ağaç kovuk olduğu için buraya saklamışlar.Bu durum kısa yoldan zengin olmak isteyen hazine avcılarının dikkatinden kaçmaz.Yaşlı meşe ağacı defalarca hazine avcıları tarafından kesilmek istenmiş, içinde gerçekten altın var mı? Diye delik deşik edilmiştir.Köyümüzün Devlet tarafından istimlak edilmesi üzerine yaşlı ağaç kesilmiş fakat içinden hazine avcılarını memnun edecek en ufak bir şey çıkmamıştır.
İlkbaharda genelde köyümüzde Hayır Cemiyetleri yapılır.Bu faaliyet yardımlaşmanın en güzel örneğidir.Her aile yemek hazırlar, toplu olarak pilav pişirilir, mevlit okunur, hatim indiren gençler dualarını okurlar, toplu olarak yemek yenir ve dualar edilirdi.Ne yazık ki Türkiye’nin bir çok yerinde bulunmayan bu güzel gelenek son yıllarda unutulmaya başlamıştır.
Yazın hummalı bir çalışmadan sonra Sonbaharda kış hazırlıkları başlar.Bunlarda bir tanesi de Bulgur Dövmedir.Köyümüzde iki dibek taşında bulgur genelde gençler tarafından bir eğlence havasında dövülür.Bütün mahalleli bir araya gelip birbirine yardım ederdi.Teknolojinin gelişmesi ile artık bu gelenek te kaybolmuştur.
Zaten artık köyümüzün adından başka bir şeyi kalmadı ki.Çocukluk yıllarımda hatırlarım hep söyledikleri şey , köyün altında kömür olduğu , buraya baraj yapılacağı ve köyün kısa zamanda kalkacağı idi.Herkes bu tereddütle yaşadığı için köyde evlerini yenilemekten dahi kaçınmışlardır.
Nihayet istimlak olayı 2003 yılında geçekleşti ve herkes yeni yerleşim yerlerine göç etmeye başladı.Şu an köyümüz eğer istimlak edildiğini bilmeyen bir yabancı tarafından görülürse büyük bir deprem felaketine uğramış zannedebilir.Fakat durum böyle olmayıp herkes kendi evini barkını yıkmaktadır.
Köyümüz 1877-78 tarihinde kurulmuş ve 2003 tarihinde haritadan silinmiş durumdadır.Gençler sadece köyün adını duyacaklar, belki fotoğraflardan atalarının yaşadıkları yerleri eğer isterlerse görebileceklerdir.