“LOZAN ANTLAŞMASINA HAYIR!” KAMPANYASI
Lozan’da Türk – Amerikan anılaşması imzalanır İmzalanmaz Amerikandaki Ermeni ve Rum lobileri ve bütün Türk düşmanları hemen ayağa kalktılar, kükrediler, harekete geçtiler. Amerika sanki yerinden oynadı. “Lozan Antlaşmasına hayır!” sloganı altında yeni ver güçlü bir Türk düşmanlığı kampanyası başlatıldı. Atlantik ötesinde Türklere karşı yıllardır kampanya zaten yürütülüyordu. Yeni kampanya için hava elverişliydi. Eskiden kurulmuş, oturmuş düşman örgütler zaten hazırdı- Yeni kampanya hu kurulu temele oturtuluverdi. Çabucak tutundu, güçlü bir baskı grubu oluşturuldu.
Kampanyaya, başka örgütler, gazeteler ve Amerikan iç politikasına oynayan muhalefetteki Demokrat Parti ileri , gelenleri de katılınca. Amerikan kamuoyunun ve Kongrenin baskı altına alınması kolaylaştı.
Amerika’da, 1923 yılında başlayan Lozan Antlaşması tartışmaları 1926 sonuna kadar sürüp gitti. Amerikalılar, üç buçuk yıl boyunca konuştu, yazdı, çizdi, kavga elli. Lozan Antlaşması başka hiçbir ülkede bu kadar uzun tartışılmamıştır.
Sonunda karar günü gelip çattı. Antlaşmaya “‘hayır” diyenlerle “evet” diyenler söyleyeceklerini söylemişler, söz sırası Senatoya gelmişti.Amerikan Senatosu 18 Ocak 1927 günü Lozan Antlaşması’nı reddetti.
1927 yılında karşılıklı Büyükelçiliklerin atanması ile ilişkiler düzelme yoluna gitti.
Lozan Antlaşması’nı müteakip hızı kesilen Ermeni Meselesinin 1950’li yıllarda yeniden canlanmaya başladığını görüyoruz. II. Dünya Harbi sonrasında ortaya çıkan yeni askerî paktlar ve Türkiye’nin bunlar içindeki yeri, adı geçen canlanmanın ana sebebi olmuştur.
II. Dünya Harbi’nde ABD. İngiltere ve Fransa’nın müttefiki olarak, Hitler Almanyası tehdidine karşı bu devletle savaşan Sovyet Rusya’nın. Doğu Avrupa’yı işgalle, buradaki ülkelere Komünist sistemi yerleştirmesi, bu sefer de adı geçen devletin Batı Avrupa Devletleri ve A.B.D.’ni tehdit eder hale gelmesine sebep oluyordu. Bu devletler arasında, kendilerine yönelik Sovyet yayılmacılığını durdurmak için NATO askeri paktı kuruldu.Sovyet Rusya da buna karşı Doğu Avrupalı müttefikleri Romanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Bulgaristan’la birlikte Varşova askeri paktını kurdu.
1950’li yıllara gelindiğinde kuruluşları tamamlanan bu paktlar, dünyada yeni bir soğuk savaş dönemi açmış, sıcak savaşın ne zaman ortaya çıkacağı hesapları yayılmaya başlanmıştı.
Yukarıda çizilen tabloda Türkiye’nin yeri neresi olacaktı? II. Dünya Harbi’ni müteakip Türkiye’ye yönelik Sovyet tehdidi, bu yerin NATO askerî paktı olduğunu ortaya koydu. Sovyet Rusya hükümeti, Haziran 1945’de Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması’nın artık geçersiz olduğunu bildiriyor 1946, Ağustos ve Eylül’ünde verdiği iki nota ile Türk Boğazları’nda üs, Doğu Anadolu’daki Türk-Rus sınırının1920-21 yıllarında Rusya’nın içinde bulunduğu kötü şartlardan faydanılarak çizildiğinden bahisle, bu sınırın yeniden düzenlenmesini, Kars ve Ardahan’ın Ermenistan’a verilmesini istiyordu. Ayrıca, kendisi bir Gürcü olan Sovyet diktatörü Stalin’in tahrikleriyle Sovyetler Birliği’ne bağlı Gürcistan Sosyalist Cumhuriyeti harekete geçirilmiş, bu cumhuriyet Türkiye’den toprak talebinde bulunmaya başlamıştı. Gürcü tarih profesörleri yayınladıkları yazılarda, Trabzon’a kadar alanın Gürcistan’a bırakılmasını istiyorlardı.
İşte Türkiye, yukarıdaki tehditler karsısında kedisini NATO içinde buldu. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri, Rusya’dan gelecek bir saldırı karşısında. Batı Avrupa’nın, özellikle buraya petrol pompalayan Ortadoğu petrol kalbinin Türkiye’siz savunulmayacağını göz önünde bulundurarak Türkiye’yi ittifaklarına aldılar.
Türkiye’nin NATO’ya girişi, Sovyet Rusya’nın, bu ülkenin iç istikrarını ve dışarıdaki itibarını bozacak tedbirleri almasına sebep oldu. işte bu çerçevede Ermeni Meselesi, 1950’li yıllardan itibaren yeniden canlandırılmaya haşlandı. 1960’lı yıllar, bu meselenin teşkilatlanma ve taleplerinin ortaya çıktığı yıllar oldu.
1968’den itibaren basında sık sık, Ermeniler’in çeşitli ülkelerde salon ve meydan toplantıları yaparak taleplerini ortaya koymaya başladıkları haberleri yer alıyor, özellikle Lübnan ‘da, faaliyetler vurgulanarak, Türkiye’ye karşı şiddet olaylarına hazırlanan Ermeni gençlerinin bu ülkedeki Filistin Kurtuluş Örgütü (F.K.Ö.) kamplarında eğitildikleri üzerinde duruluyordu. 1970’de Beyrut’a bir “Ermeni Öç Anıtı” dikilmişti.