ATATÜRK
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, başöğretmen yüce önder Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 64.yılında Onu milletçe saygı ve şükranla anıyoruz.
M.Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te doğup 10 Kasım 1938 yılında İstanbul’da Dolmabahçe sarayı’nda hayata gözlerini kapamıştır.Fakat fikirleri , ilke ve inkılaplarıyla bizler yol göstermeye devam etmektedir.
Atatürk’ün 57 yıllık kısa hayatına baktığımız zaman Türk Milleti’ni çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için yaptığı çalışmalar ve bu uğurda harcanan bir ömür görülmektedir.
Bu gün milletçe yas tutup ağlamak yerine “En büyük eserimdir” diye her zaman övündüğü T.C. Devleti’nin kurucusu yüce önder Atatürk’ü, hayatını ve eserlerini, ilke ve inkılaplarını tekrar gözden geçirip onu daha iyi anlamaya çalışmalıyız.Böylece devletimizin hangi şartlarda bu güne geldiğini ve Atatürk’ün emanetlerini daha ileriye götürmek için bizlere ne gibi görevler düştüğünü daha iyi kavrarız.
Ünlü İngiliz devlet adamı Winston Churchill, daha 1915’lerde Atatürk için “Bu eşsiz kahraman Türklüğün mukadderatını ele alacak olan bir dehadır” sözleriyle ileri yıllarda onun Türk Milleti’nin lideri olacağına işaret etmektedir.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti yıkılmış, memleket işgal edilmeye başlanmıştır.Bu şartlarda Atatürk, İstanbul’a gelir, arkadaşlarıyla görüşür fakat çoğu ile memleketin kurtuluşu konusunda anlaşamaz.Onlar İngiliz, Fransız, Amerikan mandasından bahsederken Atatürk, Anadolu’ya geçip Milli Mücadele’yi başlatma yolunu seçmiştir.Anadolu’ya geçerken güvendiği bir tek şey vardı: O da Türk Milleti’nin bağımsız yaşma azmi.Türk Milleti , Onun etrafında kenetlenerek düşmanların planlarını altüst edip memleketi düşmanlardan temizlemişlerdir.
Atatürk, kahraman bir asker olmasına rağmen millet egemenliğini tercih eden liderlerden biridir.Daha Amasya Genelgesi’nde Cumhuriyet yönetiminin izlerine rastlamak mümkündür.
Atatürk, her zaman Türklüğü ile övünmüş gelmiş geçmiş en büyük Türk Milliyetçisidir.”Benim yaradılışımda fevkalade olan bir şey varsa Türk olarak dünyaya gelmemdir.”,”Ne mutlu Türk’üm diyene” Herhalde bu cümleler O’nun Türklüğü ile ne kadar iftihar ettiğini göstermeye yeter.
Atatürk, Türk Milleti’nin asaletine ve kabiliyetine büyük güven duymuş ve adeta ona hayran olmuş bir kimse idi.Ona göre ”Türk, çetin işler başarmak için yaratılmıştır.”,”Türk’e müspet ve iyi bir şey veriniz, bunu reddetmesi ihtimali yoktur” O bu milletin fertlerine Türklüğü ile övünmelerini , çalışmaları ve güvenmelerini istemiştir.Ona göre “Türk’ün haysiyet ve izzet-i nefs ve kabiliyeti çok büyük ve yüksektir.Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır”.
Atatürk, tarihte cesaretiyle ün salmış en gözü pek komutanlar kadar cesurdur.Fakat onun cesareti öfkenin emrinde olan bir cesaret değildir.Onun cesareti bilgi ile kanatlanmış, ileri görüşlülük ve soğukkanlılığı ile kuvvetlenmiş, her zaman aklın kontrolünde olan bir cesarettir.
Atatürk kendisini milletine adamış, milletinin asla batılı zihinlerin söylediği gibi “barbar” olmadığını, tarihin derinliklerinden gelecek sesler ve belgeler ile ortaya koymaya çalışması , onun milletini çok sevdiği ve çok iyi tanıdığının bir ispatı olmuştur.
Atatürk , Türk Milleti’nin ne istediğini ve neye ihtiyacı olduğunu çok iyi bildiğinden inkılapları da çok başarılı olmuştur.Başarısının sırrı burada yatmaktadır.Bu çalışma ve mücadelesinde Atatürk, Türk Milletini ve Cumhuriyetini , maddi olduğu kadar manevi değerleri ile de sağlam temellere oturmasını bilmiş, çok sevdiği gençlik ise onu yüceltmiştir.
Atatürk’ün bütün hizmetlerde esas aldığı hedef milleti ve onun birlik ve beraberliği olmuştur.Türk Milleti’nde sezdiği kabiliyet ve kudret, çok güvenmesine ,milletinin tarihine sım sıkı sarılmasına, milletinin her zaman yanında olmasına yetmiştir.
Atatürk, Türkiye’ye kültür yönünden büyük bir merhale getirmiş ve bunu” Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!” sözü ile noktalamıştır.Bunun yanı sıra sanatın çeşitli yönleriyle ilgilenmiş, Osmanlı sosyal yapısının çağa ayak uyduramamış kurumlarının yerine çağdaş bir devlet kurmaya çalışmıştır.Sanatçı kişiliğin herkese has olmadığını , sanatçıya verdiği önemi de “Efendiler, hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurreisi olabilirsiniz fakat sanatkar olmazsınız” sözü ile vurgulamıştır.
Atatürk dünya barışının sağlanmasında etkili olmuş ender büyük insanlardandır.O yalnız bizim değil bütün insanlığın mutluluğu için birbirlerine kin değil saygı duymak, sevmek gerektiğini , kurulacak dostluklarla sağlanacak olan gelişmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışır.Atatürk, insanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bu vücudun bir uzvu saymak icap eder.Bir vücudun bir ucundaki acıdan diğer bütün uzuvlar müteessir olur” diyerek dünya barışının sağlanmasının önemine işaret etmektedir.
Mustafa kemal Atatürk ezeli düşman tanımazdı.bunun için de hatasını anlamış olan Venizelos’un dostluk kurmak için uzattığı eli sıkmıştır.Çünkü “Kazandığı zaferleri aşırı taleplerle tehlikeye atmamak “ gibi bir özelliği vardı
Dünya barışı için nerede ve ne zaman bir adım atıldıysa Atatürk bu teşebbüsü gönülden karşıladı ve yardımcı olmaktan geri kalmadı.Mükemmel bir asker olmasına rağmen savaş taraftarı değildir.Şu sözleri bu özelliğini çok güzel ifade eder:”Harpçi olamam.Çünkü, harbin acıklı hallerini herkesten iyi bilirim”
Atatürk’ün fikirlerine bu gün bizler Kemalizm veya Atatürkçülük diyoruz.Bu fikirlerin önemini korumasının bir tek sebebi var: O da aklın ve bilimin önderliğinde ortaya çıkması. Atatürk’ün yaşadığı devrin liderlerine baktığımız zaman bir çoğunun unutulmuş, hatta bazılarının hatırlanmasından o milletler bile rahatsız olurken Atatürkçülük her geçen gün daha da güçlenerek varlığını devam ettirmektedir.İşte Atatürk’ü çağını aşan dünya liderlerin bir yapan özelliklerden bir tanesi.
Atatürk, aynı zamanda ekonomi ile yakından ilgileniyordu.Daha barış yapılmadan İzmir’de I.İktisat Kongresi’nin toplanması Onun bir milletin istiklal ve refahı için ekonominin ne kadar önemli olduğunu çok iyi kavradığını göstermektedir.
Mustafa Kemal’in şahsında biz , yalnız kudretli bir asker , kudretli bir devlet kurucusu ve çağdaş bir inkılapçı değil, çağımız ölçüsünde bir üstün insan görüyoruz.Onu gittikçe daha iyi anlıyor, onu gittikçe daha iyi anlayarak ona bağlanıyoruz.Onunla gittikçe daha sevinerek övünüyoruz.Hem seziyoruz ki, yarın onu yalnız biz Türkler değil , bütün insanlık alemi de , daha iyi anlayacak ve daha çok yüceltecektir.
Seni saygı ve şükranla anıyoruz…